Yıllar önce Amerika Birleşik Devletleri Çin'e akıl hocası rolünü üstlendi. Çin, ulusunu hızlı bir şekilde geliştirmeyi bu ilişkiden öğrendi. Bugün dünya, özellikle de Amerikan vatandaşları, Çin'den ve onun hızlı teknolojik, ekonomik ve askeri gelişiminden korkuyor.
Çin'in ekonomik büyümesinin arttığı ilk günlerde Amerikalılar, Çin'in kısa sürede ne kadar büyüdüğünü merak ediyorlardı. 2010'ların ikinci yarısında hikayede bir dönüşüm yaşandı; Amerikalılar artık Çin'in teknolojik ve ekonomik büyüme hızından endişe duyuyor. 2007 yılında yapılan bir ankete katılan Amerikalıların yüzde 39'u Çin'e güvenmediğini açıklamıştı. Bu miktar yüzde 55'e çıktı.
Gallop tarafından yürütülen bir araştırma, Amerikalıların %11'inin Çin'in ABD'nin ekonomik hakimiyetine yönelik en büyük tek tehdit olduğuna inandığını ortaya çıkardı. Ayrıca ABD vatandaşlarının neredeyse %90'ının Çin'in artan hakimiyetinin dizginlenmesi gerektiğine inandığını da gösterdi. Pew tarafından yapılan araştırma, Amerikalıların yüzde 29'unun Çin ordusundan korktuğunu, yüzde 62'sinin Çin'in ABD borçlarından endişe duyduğunu ve yüzde 58'inin Çin'den siber güvenlik ihlali konusunda endişe duyduğunu ortaya çıkardı. Bazıları ayrıca Çin'deki sansürün Amerikan nüfuzunu sınırlamayı amaçladığını düşünüyor. Çin'in ağır sansürünün dünyanın ifade özgürlüğü ve internet özgürlüğü üzerinde de etkisi var. Yetkililerin doğrudan sansürü olmasa bile internet kullanıcıları, siyasi açıdan hassas konularla ilgili yarı doğru bilgilerle beslenen Çinli netizenlerin agresif tepkisine maruz kalıyor. Her ne kadar bilgili İnternet kullanıcıları VPN kullanma Onlarca yıldır uygulanan sansürün üstesinden gelmek için bu kitlesel bir çözüm değil ve hiçbir şekilde daha özgür bir internetin yanıtı da değil.
Çin'in gayri safi yurt içi hasılası yıllık %6 oranında artıyor. Bu rakamlar ABD'den daha iyi. Ancak Çin ulusunun büyüme hızı, Çin'in gayri safi yurt içi hasıla açısından ABD'yi geçmesini bile sağlayamıyor. Bu temel gerçek birçok Amerikalı tarafından göz ardı edildi. Bu, Amerikalı işletme sahiplerinde olumsuz duygulara yol açtı. ABD'de firma satmayı düşünenler, Çin vatandaşlarının ülkelerini ele geçirmesinden endişe duydukları için Çinlilere satış yapmaktan kaçınıyorlar.
Mevcut durum Amerika'nın 1980'lerde ve 1990'ların başında Japonya'ya duyduğu korkudan çok da farklı değil. Pek çok ABD vatandaşı, Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesinin, o dönemde bu fikri savunan ABD başkanı Bill Clinton'ı geride bırakmasından endişeliydi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) o dönemde yaptığı araştırmalar, Japonya'nın yakın zamanda dünyanın en büyük ekonomisi olacağını ortaya koyuyordu. Yazar Theodore H. White da bir gazetede 'Japonya'dan Gelen Tehlike' başlıklı bir makale yayınladı.
Korku o kadar belirgindi ki, ABD'deki Kongre üyeleri Kongre Binası'ndaki Japon yapımı elektronikleri imha etti. Ancak Japonya ekonomisi ABD ekonomisini geçemedi ve Japonya'ya yönelik olumsuz hava oldukça azaldı.
Çin'in Afrika'daki ekonomik zenginliğine karşı olumsuzluk fısıltıları da var. Çin, çeşitli Afrika ülkelerine çeşitli yatırımlar yaptı. Bu yatırımların boyutu o kadar büyüktü ki, 2008 yılında Çin, Afrika'nın baş ticaret ortağı olarak ABD'yi geride bırakmıştı. Ancak Nijerya, Kenya ve Güney Afrika gibi Afrika ülkelerinin bazı vatandaşları, Çin ile Afrika arasındaki ticari ortaklığı 'sömürgeciliğin yeni bir biçimi' olarak nitelendirerek Çin'in niyetlerine ilişkin korkularını dile getirdi.
Bu, Çin'in fabrikalarını Afrika'daki farklı yerlere taşımaya başlamasından ilham alıyor. Asya ülkesi, üretimi düşük kaliteli sektörden daha gelişmiş bir teknoloji sektörüne yönlendirme niyetini açıkladı. Fabrikaların Afrika kıtasına taşınmasının nedeni, Çin'in ticaret hadleri olumsuz yönde olan Afrika ülkelerinin sanayileşmesine yardım etme arayışıdır. Nijeryalılar ve Kenyalılar bu gelişmeye ilişkin görüş bildirerek, bunun Afrika ekonomisinin daralmasında katalizör görevi görebileceğini ifade etti.
Bu korkular ve daha fazlası, insanların Çin ekonomisinin hızlı büyümesinin avantajlı olabileceğini fark etmesini engelliyor. Birçok Afrika ülkesinde yüksek olan işsizlik oranı önemli ölçüde azaltılabilir. Taşınan fabrikalardan elde edilen üretilen ürünler, ihracat olarak hizmet vererek ülkelerin ticaret hadlerini iyileştirebilir.
Çinliler geçmişte teknolojik konularda Amerika'dan bilgi almışlardır. Asya ülkesi tüm beklentileri aştı ve dünyanın en büyük ekonomisi olarak ABD'yi geride bırakmaya hazırlanıyor. Çin'in dünyanın teknolojik açıdan en gelişmiş ülkesi olarak ABD'nin önüne serbestçe ilerlemesine izin verilmeli ki Amerikalılar bu sefer onlardan öğrenebilsin.